14 Temmuz 2013 Pazar

Ağlama Smyrna

Ağlama Smyrna
Smyrna ve Efes adının ilk çağlarda,( Hititler döneminde), Ordu yöresinde yaşayan kadınlardan oluşan Amazon devleti kraliçelerinin adları olduğu söylenir. Yani Ordu yöresinden gelerek bu kentleri onlar kurmuşlar ve kendi adlarını vermişler. Örneğin Penthesileia da Amazon kraliçesidir. Troya Savaşı’nda Anadolu’nun birliği için, çift ağızlı baltasıyla savaş alanına bir hışım gibi dalar…
Ne var ki yarı tanrıça olan, bedenine ok işlemeyen Akhilleus’la saatlerce, kahramanca dövüşmesine karşın aldığı bir mızrak darbesiyle ölür ama bu yiğitçe soylu davranışıyla ölümsüzlüğe ulaşır. Afrodisyas’daki (Karacasu- Geyre köyü) müzeyi gezerseniz orada, olağanüstü bir güzelliğe sahip Anadolu’nun kurtuluşu için savaşırken aldığı mızrak ve kılıç darbeşiyle yaralanan, yaralanan sağ memesinin altı kırmızı boya ile gösterilen çok güzel bir Amazonlu Penthesileia heykeli görürsünüz. O denli güzel işlenmiştir ki mermer, damar damar; sevinci, üzüntüyü mermere nasıl nakşedildiğine şaşar kalırsınız. Aşkın ve sevginin, aşkla heykelleştirildiği bir yerdir orası…
Ağlama Smyrna Döneceğim de Gülseren Engin’in, Kurtuluş Savaşı öncesi Kösten Adası’nda balıkçılık yapan Bedros’un acılı yaşam öyküsünü anlatırken Anadolu’nun o günkü durumuna da bir ayna tutar. 13 Şubat 1914’te Kösten Adası’ndan başlayarak 14 Mayıs 1919’da İzmir’e Yunanalıların işgaline değin iç içe düğüm olmuş Anadolu gerçeğini anlatıyor.
Karısı Anna’yla sevişerek evlenen Bedros, boylu poslu, kumral kıvırcık saçlı, mavi gözlü, yakışıklı bir adamdır. Bu evlilikten iki erkek, bir de kız çocuğu olur. Erkek çocuklar büyüyünce baba mesleği balıkçılığı istemezler. Büyük oğlu Stavros okumak için İzmir’e gidip yerleşir. Diğer oğlu Yorgos ise bir fabrikada iş bulmak için Atina’ya gider.
Kösten Adası’nda balıkçılık yaparak yaşayan Bedros, karısı ve Smyrna (İzmir) adını koydukları güzeller güzeli kızlarıyla köyün biraz uzağında eski Pazar kalıntıları yakınındaki küçük koyda yaşamaktadırlar. Bir gün İngiliz savaş gemileri gelir adaya. Ahmet Çavuş’la arkadaş olan Bedros gördüklerini ve kuşkularını anlatır ona. Karaburun ve Foça’nın karşısında yer alan savaş gemileri İzmir işgaline hazırlanmaktadırlar.
Evleri bombalandıktan sonra Bedros, karısı Anna’ya “gidiyoruz” dedi. On üç  yaşında, sarışın, mavi gözlü, çok güzel kızı Smyrna’yı da alarak İzmir’e gideler. Smyrna’nın yaşam öyküsü gibi devam eden roman  tam bir Anadolu gerçeğine tuz basar. Anadolu’nun düşmanı Anadolu’da yaşayan halklar değildir. Anadolu’yu sömürmeye çalışan sömürgeci güçlerdir. Halklar arasına düşmanlık tohumları atarak, yıllardır ekmeğini, aşını, suyunu paylaşan bu sevecen insanların arasına ayrılık tohumları, kin ve nefreti atarlar. İşbirlikçileri aracılığıyla da bunun gelişip boy atmasını sağlarlar. Amaç bulanık suda balık avlamaktır.
Yurtsever Bedros ve eşi Anna ne denli dirense de kızları Smyrna’yı kirletip onunla evlenerek başka erkeklere satan Yunan ajanı Nikos tarafından öldürülürler. Biricik kızları Smyrna’yı da geneleve satar. Nikos, Türkleri katlettiği için Yunan komutanlarınca ödüllendirilir. Atina’ya giden oğlu Yorgos savaşta insanların ne denli acımasız olduklarını yaşayarak öğrenir ve savaş karşıtı olur. İzmir’de  yaşayan Stavros, kiliselerdeki propagandanın etkisinde kalarak Helen düşüncesinin  yönderi olur.
Aklıalmaz olaylar yaşayan Smyrna, Çakır Osman’a sevdalıdır ama çok az birlikte olurlar. Yurda giren düşmanlarla savaşan Çakır Osman, düşmanı yurttan atar atmaz Smyrna ile evlenecektir ama Smyrna bir kör kurşuna kurban gider. Maşatlık’ta çoban ateşleri yanmaya devam edecektir. 15 Mayıs’ta İzmir’e çıkan Yunanlılara ilk kurşunu Hasan Tahsin sıkacak, özgürlük meşalesini yakarken Yunan askerlerince katledilecektir. İkinci direniş Ödemiş’te olacak ama düşman ilerleyişi sürecektir. Aydın-Sultanhisar- Malgaç’ta Yörük Ali Efe ve 59 arkadaşının yaptığı baskında yunan karakolu yok edilecek ve halkımız moral bulacaktır.
Üç yıl üç ay süren şanlı bir direnişin sonunda 9 Eylül 1922’de Yunan askerleri çıktıkları yerde İzmir denizine dökülecektir. Anadolu gerçeğini ve üstünde oynanan oyunları doğru kavrayabilmek için Remzi Kitabevi’nce basılan “Ağlama Smyrna Döneceğim” Gülseren Engin’in kitabının okunmasının çok yararlı olacağını düşünüyorum.
Etem ORUÇ
10 Temmuz 2013

Hiç yorum yok: